KISIR OLİMPİYATLARI

Bir kaç cevap yazmam gerekti, öncesinde genel bir giriş yapayım.

7-8 yıldır sadece iki mecrada (Satranç Forum ve burası) yazdım, hak eden çok adam olduğu halde hiçbir yazımda “şerefsiz”, “haysiyetsiz” gibi vasat külhanbeyi kalıplarını kullanmadım.

Çok söylenen nedir? Müstear isimle yazan küfreder, buna karşılık açık kimlikle yazan terbiyesini bozmaz.

Ancak bu durum her zaman tersine işler.

Şimdi buradan başta Ali Nihat denen “mali yönden ibra edilmemişi” ve diğerlerini uyarıyorum.

İsteyeceğiniz en son şey benim yazmamdır. Çünkü ben bu sistemden para kazanan (para kazanılmasına karşı değilim), post bekleyen ve geçmişinde bu sistemde olan biri değilim.

Anlamadığınız şey, sıradan biri olduğum. Bu da Tanrının size cezası çünkü bana yapabileceğiniz hiçbir şey yok.

Şimdi:

Bu ülkede kat malikleri toplantısında bile apartman yöneticisi mali yönden ibra edilir. Edilmezse “bana hırsız mı diyorsunuz” diye ağlar.

Mali yönden ibra edilmemek dünyanın her yerinde en nazik tabiri ile “sen usulsüzlük yaptın” anlamına gelir. Nazik olmayan halini de Türk Ceza Kanunu yazıyor.

O yüzden bana “şerefsiz” yazacak olanın önce kendisini aklaması gerekiyor. Müstear adla yazmak eleştirilebilir. Ama dünyanın hiçbir yerinde suç değil. Benim 7 yıllık yazılarımda bir tane küfür ve hakaret yok.

Ama devasa bütçeye sahip bir kamu kurumunun tepesinde olup “mali ibra edilmemek” yaşanabilecek en yüz kızartıcı işlerdendir. TSF için de utançtır ülke tarihi için de.

Sen, koca ülkede “mali olarak ibra edilmemiş” tek Federasyon Başkanısın.

Önce bunu açıkla, insan içine çıkmaya suratın olsun, sonra utangaç yaverlerinin sayfalarında bugünkü Federasyon yöneticilerini (kovulan Fetöcü dahil) bu ülkenin başına kim musallat etmiş, bir daha günahını çıkart, hafızalar tazelensin.

Yetmedi, Makropoulos’a daha 3-4 ay önce niçin “Türkiye’de muhalefet etmeme sözü” verdiğini bir daha yaz. Yaz ki sağda solda gaz verdiğin adamlar günü geldiğinde, hangi küçük post için kaç saniyede kime nereye satacağını kavramaya başlasınlar.

Cem Tarlabaşı:

Soru 2 tane, ama cevabı ısrarla vermiyorsunuz:

  • Derneğin İktisadi İşletmesi var mı?
  • Derneğin gelir makbuzu nerede?

Her ikisinin de olmadığını biliyoruz.

O “Maymun Geri Döndü” çığlıklarınız da şu iki soruyu örtmek için.

Kim olduğunu bilmediğimiz bir kaç Azeri’ye dernek lokalinde ders verdirdiniz. Bu çocukların ders vermek için çalışma izni olması lazım. Ayrıca verdikleri hizmetin karşılığında makbuz kesmeleri gerekiyor. Dernek de bu aracılık karşılığında bir bedel aldı ise bunu muhasebeleştirmeli.

Dernek bir bedel almadıysa bile, bu aracılığı hiç yapmamalı.

Bilemiyorum daha açık nasıl yazılır?

Hepimiz biliyoruz ki bu çocukların çalışma izni yok. Derneğin bundan bir gelir elde etmediğini söylüyorsunuz ki yetmez -dernek aracı kurum değildir- sokaktan eğitmen devşirip, kayıtdışı bir faaliyet dernek lokalinde yapılamaz.

Bana kızmayın. Bulun bir yıllık yeni mezun bir avukat, sorun.

Antalya Oteli’ne gelince:

“SGD Oteli” olarak defaatle Facebook sayfasında tanıttığınız yer ve içindeki faaliyet bir konaklama organizasyonudur.

Bunu Facebook sayfalarındanızda SGD OTELİ diyerek Kıyaslamalı Tablo ile ilan eden ve talep toplayan sizsiniz.

tablo

Dernek bundan gelir elde etmemiş olabilir. Zaten elde ettiyse, kusura bakmayın, iş Dernekler Hukukundan Ceza Hukukuna evrilir.

Dernek bundan gelir elde etmediyse, o zaman TSF’ye bağırmayacaksınız.

Siz nasıl TSF’nin hanut yaptığını, rant elde ettiğini web sitenizin girişinde yazıyorsunuz -ki çok açıkçası ben de sistemin bun açık olduğunu düşünüyorum, evet bu bir kara rant sistemidir- o zaman siz de bunu yapmayacaksınız.

Bu derneğe başında çok sevinen insanlardan biriydim ama daha ilk günden insanlara tepeden bakan külhanbeyi üslubunuz, en haklı eleştiriye tekme tokat dalmanız rahatsız etti.

Sizler, çocukları Ali Nihat denen “Mali İbrasız” adamın yarattığı bu dolandırıcı sistemden kurtarmaya çalışacağınıza, Antalya’daki lüks oteller aleyhine kökten mücadele vereceğinize, bu sisteme entegre olmayı seçtiniz. Bu arada bu rant sistemini meşrulaştırırken, kendi kendinizi satrancın gövdesi sanmaya başladınız.

Türkiye’de delilik yasak değil, 2 yılda gövde de olunur, apartman girişine Vatikan Kilisesinin alternatifi de kurulur. Bunda sorun yok.

Sorun, bu kadar üst perdeden ve üst egodan giden bu organizasyonun hukuken “gerek” şartları yerine getirmemesi.

Facebookta onbinlerce üyeden bahsederken “Türk Satrancına Gövde Olduk” hatta “Türk Satrancında Sadece Biz Varız” diye atıp tutarken, tek bir yazımdan sonra kirayı zor ödediğinizi yazdınız. Yıllık 15,000 lira geliriniz olduğunu söylüyorsunuz, aidata bölünce 88 üye eder.

Demek ki gövde olmak, atıp tutmakla olmuyor.

Bunda da bir yere kadar sorun yok. Zamanla büyürsünüz, maddi sıkıntıları aşarsınız. Ancak siz, kamusal bir kişilik olması gereken derneği turizm acentası gibi kullanmaya başladınız. İşte bu sorun.

Şu anda size tek iyilik yapan adam benim. Zamanında Satranç Gönülleri Derneğini yerden yere vurarak Nilüfer Ablaya iyilik yaptığım gibi.

Bakın sizi gaza getirenlerin hiçbir derneğinizde faal değil.

Belli ki yönetim, denetim, disiplin kurullarında yani zorunlu organlarda kadro sorununuz var. Ama Facebook’ta size sürekli gaz verenler, her nedense derneğize üye olmuyorlar. Derneğin herhangi bir kurulunda adlarının geçmesini istemiyorlar.

Etrafınız (sizin seveceğiniz tabirle) çorbacı dolu.

Birisi, kayıtdışı kurs açın iki öğrenci kaparım diye bekliyor, diğeri sizi konuşturup yüzünü eskitmeden, kovalandığı kapıdan içeri girmenin yolunu kovalıyor, bir başkası hiçbir organınıza girmeden satranç panoları önünde şahsi reklamını yapıyor.

Niçin hiçbiri dernek organlarınızda adının görünmesini istemiyor?

Çünkü gözleri TSF’de. Sizi kullanıyorlar. Orada benim çok kızdığım, eleştirdiğim hatta makaraya aldığım Mukaddes Abla bile, sizi gaza getirip de eylemlerinize girmeyen gazcılardan daha dürüst.

Derneğinizi formatlayın. Akçeli işlere, böyle girmeyin. Otel organizasyonu, kayıtdışı kurs, özgeçmiş toplayıp okullara (veya nereye ise) verme sizin işiniz değil.

Çocukların ve velilerin Antalya, Konya gibi ultralüks otellerde söğüşlenmesini önleyecek eylemler yapın. TSF replikası olmayın.

Dernekler somut eylem yaparlar. Politika oluşturun, Web sitenizden çarpıklıkları ortaya koyun. Bunu yaparsanız, beş kuruş kazanmasanız bile (ki maddi olarak zaten isteseniz de şu anki halinizden beter olamazsınız), itibar kazanırsınız.

Hiçbir dernek Facebook’ta gevezelik yaparak büyümez.

Tercih sizindir, ya adam gibi size doğruyu söyleme cesareti olacak düzgün kadrolar oluşturup herşeye format atarak bir baskı grubu olursunuz, ya da derneğinize beş kuruş vermeyen, ileride de TSF’ye yanlarım diye sağı solu kesen çorbacıların Facebook’ta likelerını toplamaya devam edersiniz.

Mehmet Karaman:

Forumda gördüm, bilinen kahvehane klişesini kullanmış “yargısız infaz yapılıyor”muş.

Yargısız infaz diye kavram olmaz kardeşim. Çünkü infaz, yargı kurumudur.

Mahkemeden bir hüküm aldığında, bu infaz edilir. Komşunun duvarını Mahkeme kararı ile yıktırmanın adıdır infaz. Karar almadan (yargısız) duvar yıkarsan ona zaten infaz demezler. Büyük büyük yazıyorsunuz, önce yazının başlığından işe başlayın.

Ha kastettiğin iftira atmak ise, derneğin lokalinde kurs açtığı, otel organizasyonu yaptığı zaten açık kaynakta yazan bilgi, bizzat Dernek web sitesinden.

İktisadi İşletmesinin olmadığı da Dernekler Masası kayıtlarında var, telefon fazla yazmıyor, aç, Dernekler Masasına sor.

Peki sen bunları anlayacak mısın?

Hayır anlamayacaksın. Peki ben niye yazdım? Çünkü ben çok iyi kalpliyim, herkesi topluma kazandırmak istiyorum

Mustafa Dördüncü:

Benim alanıma gelip onlarca nazik laftan sonra, mali yönden ibra edilmemiş birinden bu kadar korkacaksanız, hiç boşuna uğraşıp bana nağmeler yazmayın. Alt tarafı yazdığınız 3 insanca kelime: Selam, saygı ve sevgilerimle.

Bunu bile tevil edip, bunu yazdınız diye “mali yönden ibra edilmemiş birinden” özür dileyen biri adam değildir. Alt tarafı 3 makul kelimenin “selam, saygı ve sevgilerimle” ifadesinin hesabını vermek zorunda hissediyorsanız, ohoo, bu iş “ezikliğin Türk sosyolojisindeki yerine kadar” iner.

Sabri Koçak:

Satranç Foruma girip size cevap yazmak isterdim ama şifrem kabul görmedi, yenisini aldım onunla da girişime izin verilmedi. Bu durumda (teknik bir hata yoksa) forumdan tasdikname aldığım sonucuna vardım. E haklılar, ben olsam 2012 Eylülünde yapardım bunu : ) .

Öncelikle şu “sırtını ağabeyine dayamış”lafı çok müptezel.

Benden alıntı yapıp Mavi Kale’ye koyduğunuz ilk yazım dahil olmak üzere 2012 Ağustos’undan beri yazıyorum, kaç yıl olmuş, anlaya anlaya bunu mu anladınız, bu bir.

İki: Suat Atalık 11 Eylül’de kule falan mı bombaladı veya biz bilmeden İşid’e mi katıldı da adamın her argümanını refleks olarak reddetme durumunuz oldu?

Ne güzel, ortaklaşa bir düşman ilan edin, adamın yazdığı her fikri şeytanlaştırın, kazara bir kişi onunla uyumlu bir fikrini savunursa veya geliştirmeye kalkarsa, ağbicilikle suçlayın. Kennedy suikastı, Warren komisyonu mübarek.

Bu çok aşağılık bir yöntem. Emek verip koca bir yazı yazıyoruz, cevap “ağbisine sırtını dayıyor”.

Bu müptezellik eğer Türko bir tartışma yöntemi olarak dünyaya sunulduysa, ülkenin yarısına zillet diyen adamlara da kafayı kaldırmayın lütfen.

Ayrıca müptezelliğin sonu yok, günün birinde size de birileri “Ali Nihat” ağbinize veya “Gülkız Ablanıza” dayandığınızı söyler.

Bu meyanda not düşeyim: 2012’den bu yana yazdığım onlarca yazı içinde Türk satrancında eleştirmediğim tek adam Atalık’tır. Çünkü Türk satrancının tek idolüdür. Ayrıca orası burası oynamaz, net yazar.

Dünya’da görmediğim çok az büyük şehir var, taksicisinden, takocusuna, garsonundan, dünya ölçeğindeki kurumsal şirket partnerına kadar. Hiçbiri sizi beni tanımıyorlar kardeşim. Satranç kelimesinin o dildeki karşılığını söylediğinizde -içiniz kan ağlayacak ama- sadece ama sadece Suat Atalık’ı tanıyorlar.

Şu satranç dışı kimseleri küçümsemekten vazgeçin argumanınıza gelince:

Duruma göre.

Ana ilke olarak küçümsemiyorum. Ama egosu patlayana laf yetiştiriyorum. Artık bunu nasıl sınıflandıracağınız size kalmış, çünkü bu da benim demokratik hakkım.

“Ben satrancın 2 yılda gövdesi oldum” diyen adam, Türkiye dışında her yerde alay konusu olur.

Yoksa bu ülkede satranç bilen adam sayısı zaten çok az. Bakın ben de değilim, ben de satrancı bilmiyorum. Temel farkım, haddimi biliyorum. 3 kelime konuşamadan Türk Satrancının Gövdesi olduğunu iddia etme şımarıklığını göstermiyorum.

Satrancın gerçekten içinden gelen satranç kültürü ve tarihini iyi bilen iki kişi Türkiye Satranç Federasyonuna başkan olmuştur diyorsunuz. Bu yanlış ve eksik bilgi.

Günsav, Tebi, Boysan var; kaldı ki ülkede satranç konuşulan çağda (o dönemin kusurları ne olursa olsun) Süer, Bilyap, Onat gibi adamların fiilen yönetime etkisi vardı .

Burada konu kültürsüzlüğün, makul insanları ezip geçmesi. Biri buna dur demek istiyor, ama bu size ağır geliyor.

Benim yazdıklarımdan daha gülünç: Cehalet serbest olsun, herkes istediğini yapsın ama eleştirilmesin istiyorsunuz. En küçük haklı eleştiride de menzil cemaati gibi toplanıp itikat tazeliyorsunuz.

“Kültürlü adam vardı bu ülkede birşey olmadı, o zaman kültürsüz adama niye kızıyoruz?” söylemi  tam olarak önceki yazımın başlığı, cehalete övgü.

Düzgün bir savı, cehalet referansından cevaplamak: ARGUMENTUM AD IGNORANTİAM .

Kızıyoruz çünkü sistem soygun ve ranta dönüştü. 2000 öncesinde her büyük şehirde yapılan ve satranççı üreten liselerarası turnuvalar, Türkiye Gençler Şampiyonlukları bedavaydı. Şimdi bunun olmayanına para yetiştiremiyor insanlar.

Ama argümanımız çok güzel. Geçmişte Kahraman Olgaç vardı, şimdi de Gülkız hanım olsun ne var?

Son olarak muslukçu örneğinizle bitireyim. Çaktırmadan hukuk doktrini yaratmışsınız.

“Bakıyorum kimileri vergi yükümlülüğüne düşkün sorumlu vatandaş rolüne soyunmuş. Öncelikle iddialar belgeye dayanmalıdır”

Evet, sorumlu vatandaş oldum. Var mı ? Size de öneririm. Artık makul davranışları aşağılayan insanlardan da bıktım. Usulsüzlüğü soranı aşağıla, usulsüzlük yapanı hoş gör.

Hukukta iddialar sadece belgeye dayanmaz. Bu beylik bir söylemdir, hukuk bilmeyen acemi lafıdır. Hukukta onlarca delil türünden biridir belge: İspat dediğimiz vasıta eşyaya (silah), bizatihi tanığa, ikrara, resmi kayıtlara da dayanır.

Hatta o kadar komplikedir ki bazen toz zerresi davayı çözerken bazen suçlunun itirafı bile delil kabul görmez (suçlu başkasını korumak için veya o gün işlediği daha ağır bir suçtan kurtulmak için bu suçu üstlenebilir çünkü).

Ceza hukukunun dörtte üçü tanıktır. Ceza hukuk sistemi bir cinayeti, banka dekontu ile veya lisans sözleşmesi ile çözmez. Tanıkla çözer.

Şimdi ben delillerimi sayayım:

  • Derneğin Facebook’ta verdiği beyanlar (ikrar).
  • Derneğin yaptığı organizasyonları fotoğrafları (beyan, ikrar).
  • Derneğin İktisadi İşletmesinin olmadığını gösteren Dernekler Masası kayıtları (resmi kayıt).
  • Derneğin gelir getirici iş yapması durumunda iktisadi işletme işletmesi ve resmi makbuz bastırarak bunu defterlerine işlemesi yönündeki yasa (mevzuat).

Dernek örneğin Azeri hoca getirip verdiği ders sonrasında, velilerden para toplayıp bunu doğrudan hocaya verse bile bu bir suçtur.

Çünkü dernekler gelir elde etmeseler bile, “gelir getirici işe aracılık edemezler”.

Bakın Azeri hocaların çalışma izni var mı, verdikleri hizmeti nasıl belgelendiriyorlar, buna girmiyorum.

Çocuk emanet ettiğiniz bir organizasyon. Belki adamların sabıkası var, belki oturma izinleri yok, ben nereden bileyim? Bu ülke küçük çocuk taciz vakası yaşamadı mı?

Tamirciye gelince:

Ben her zaman makbuz ve belge karşılığı iş yapıyorum. Çünkü kurumsal vergi sistemine bağlıyım. Artık 1970’te yaşamadığımız için de eve tamirci gelirse bu genellikle yetkili servis oluyor, işi bir yazılı döküm ile servis tutanağına bağlayıp, faturayı kesiyor.  Bunun hizmet sonrası servis, tamiratın kusurlu  yapılması gibi hallerde de faydası var. Size de öneririm, mahalle muslukçusu bulmak, olimpiyat yapacak teyze bulmaktan daha zor günümüzde.

Velev ki ben makbuz almıyorum. Bu benim şahsi suçum olur, cezası bana yazar. Oysa burada bahsettiğimiz kamusal bir kurum, dernek. Dışa sorumluluğu var.

Hukuk tarihine bu örneğinizi yazmak isterdim, “Türk Hukuk Sisteminde Kamusal Misyonları olan Derneklerin Harcamalarında Muslukçuların Tesiri ve Kokoreçe Kimyon Konulması Üzerine Yeni Sistem Arayışları”.

Sizi zamanında ciddiye aldığım için akşam kendime çatal falan batıracağım. Yazık.

Mukaddes Abla:

Merhaba 🙂 . Olimpiyat yapıyormuşsunuz?

Çok mutlu oldum. Tam destekliyorum. En iyi siz yaparsınız.

Bu sene olimpik kategorilere kekikli haşlanmış yumurta ve paçanga böreği eklemenizi bekliyorum. Kuş üzümlü sarma olmasa iyi olur, kısır olacaksa lütfen içli köfte yapmayın, bulgur üstüne bulgur, tıkanmayalım.

Kevser teyze aradı, gelini guatr ameliyatı olmuş, olimpiyata gelemiyecekmiş. Damat da işsiz mi ne kalmış, kooperatif hissesini satıyorlarmış galiba, tövbe günahı boynuna…

Very Truly Yours,
(Mr. fanki manki…)

Mogo2.png.ea76fc17072367f4dc1e6c9f860b20f3

KISIR OLİMPİYATLARI’ için 4 yanıt

  1. Selamlar Hocam yazınız çok güzel olmuş Tebrikler ediyorum Sgd ci kardeşimiz otelde konaklayan velilerden depozito adı altında 300-350 tl almış kendi şahsi hesabına yatırtmışsonradı açıklaması velilere gariban çocuklara ders verdiklerini söylemişler 100×300 tl desek iyi para değilmi ? Sgd fanatiği veliler böyle bir şey yok diyeceklerdir Hatta otel değilde kendi hesabına da para yatırttığı duyumu da var meşhur başkanın Kaleminize ,yüreğinize sağlık Tasvirleriniz ,betimlemeleriniz çok güzel çok beğeniyorum

    Beğen

  2. Öncelikle yazmış olduğunuz bütün kötü nitelemeleri iade ediyorum. Bir müptezellik var ise kendinizde ve yazılarınızda arayın. Anlaşılan eleştiriler fena halde kimyanızı bozmuş ki kalitesiz bir yazı yazmışsınız. Paragraf sırasına göre karıştırmamaya çalışarak cevap vereceğim.

    Alıntı yapmışsam bir fikri benimsemişimdir ya da beğenmişimdir. Herkesin her fikrine karşı çıkmak gibi bir huyum olduğunu sanmıyorum. Ayrıca hatırladığım kadarı ile takma adla yazan birisi diye de siteyi ve yazarı kaynak göstermiştim. Ne olmuş? Neyi hatalı yapmışım?

    Nereden çıktı 11 Eylül, İŞİD? Nerede Atalık’ın her söylediğine karşı çıkmışım böyle abuk bir argümanı kendinize yakıştırıyor musunuz? Esas müptezel olan bu! Benim söylediğim onun yazılarından sonra benzer şeyleri sizin kendi bloğunuzda yazmanız.
    Benim hiç kimse ile ortaklığım yoktur. Şeytanlaştırma da yapmam ve yapmadım. Galiba kendinizle karıştırmışsınız ya da iftira atmak bir alışkanlık olmuş. Buraya bir şeytanlaştırma cümlemi kopyala yapıştır yapabilir misiniz? Sorun bir eleştiriye başlarken önce karşıdakinin ne kadar satrançtan bir haber olduğunu vurgulamak. Şimdi elimizdeki tek ölçü satranç gücümüz ise göreceli olarak herkes aşağılayacak birini bulabilir demektir.
    “Ayrıca müptezelliğin sonu yok, günün birinde size de birileri “Ali Nihat” ağbinize veya “Gülkız Ablanıza” dayandığınızı söyler.” Demişsiniz. Şimdiye kadar diyen olmadı, fırsat da vermedim. Yazılarınızda kendinize yaslanın size de diyemesinler.
    Sonraki paragrafta beni şikayet ediyormuşsunuz gibi geldi bana. Sanki hadi sen de şuna bir şey de Cumhuriyet’teki köşenden” der gibi. Sırt dayamak bunlara deniyor. Bakalım Pazar günü sayenizde paylanacak mıyım?
    Atalık benim de satrancına çok saygı duyduğum bir büyük ustadır. Kendi imkanları ile satrancını geliştirmiş, kendi imkanları ile yarışmalara katılmış, kendi emeğiyle başarılı olmuş ve zirveye tırmanmıştır. Tartışmasız büyük bir saygıyı hak eder elbette. Ancak bu durum ortaya koyduğu eleştirileri mutlak doğru kabul etmeyi gerektirmez. Haklı olduğunu düşündüğüm konular da var katılmadığım da. Benim kimseye bir düşmanlığım yok ama kim ne söylerse söylesin kendi bilgi ve mantık süzgecimden geçirme alışkanlığım var.
    Genelde eleştiriler yönetenlere yapılır. Atalık yönetimde olan birisi değil. Ben sanırım ilk kez ismini anıyorum o da sizin yazınız üzerine. Önceden ona karşı bir eleştiri yazdığımı anımsamıyorum. Forumda açılan kimi fikir tartışmalarında farklı düşünmüş olabiliriz. Bu eleştirmek değildir. Dolayısıyla eleştirmediğim tek kişi Atalık’tır sözünüz havada kalıyor. Niye eleştireceksiniz ki?
    Suat Atalık’ı bütün dünya tanıyorsa içimiz niye kan ağlasın gurur duyarız. Nereden çıkarıyorsunuz böyle saçma sapan sözleri. Fikir tükenmiş zırvalar sahne almış.
    Dikkat ediyor musunuz? Eleştirilerinize hep Atalık’ı anarak yanıt vermek zorunda kalıyorum. Bu da gösteriyor ki bana atıp tutarken yine kendinize Atalık’ı siper etmişsiniz.
    Küçümsemek, aşağılamak demokratik bir hak değildir. Lafa eline satranç taşı almamış filanca diye başlıyorsunuz. Ben de diyorum ki az satranç bilip değerli katkıları olan insanlar da var bu camiada. Onları rencide ediyorsunuz. Gülkız hanımı mı eleştireceksiniz ne yanlış yapıyorsa onu yazın. Size ne çocuğundan dolayı bu işlere bulaşmış ya da başka nedenle bulaşmış. Hakemi mi eleştireceksiniz neyi yanlış yapmışsa onu yazın. Ben satranca hayranlık duyan ama öğrenmekten çekinen ya da zaman bulamayan ama satranç etkinliklerine önemli katkılar sunan bir dolu insan tanıyorum.
    Adam ben satrancın gövdesi oldum diyorsa siz de olmadığını yazın. Bu bir dernek. Bugün yönetim böyle olur yarın değişir. Keşke dernekler yaşasa. Siz değil miydiniz satranç esas dernekler yoluyla gelişir il temsilciliği olmasın diyen ki ben de il temsilciliğine karşı bir insanım.
    “Günsav, Tebi, Boysan demişsiniz. Ben o dönemleri bilmiyorum ama Kahraman Olgaç ve Hayri Özbilen’den bol bol dinledim. Bu sözünü ettiğiniz birkaç kişi etrafında dönen dernekler dönemi. İzmir, Ankara, Bursa ve İstanbul Satranç Dernekleri. Aslında o dönemin TSF’si İSD. Dernekler üzerinde büyük baskıların olmadığı dönemler. 1980 sonrası bir dernek kurup yaşatmak ise çok büyük mesele idi. O zamanlar başkan bulamıyordunuz. Bu da değil. Benim verdiğim örnek şimdiki ile kıyaslanabilecek bir dönem. Yani 1991 sonrası. TSF devlete bağlı bütçesi var ve tanıdık etkinlikleri yerine getiriyor. Elmalarla armutları karşılaştırmayalım. Burada hani “eline satranç taşı almamış” diye başlıyorsunuz ya meselenin o olmadığını anlayış, kavrayış olduğunu anlatmaya çalıştım. Yoksa eleştirin tabii ki. Menzilmiş, tarikatmış bırakın boş konuşmayı.
    “Bakın ben de değilim, ben de satrancı bilmiyorum. Temel farkım, haddimi biliyorum” buyurmuşsunuz. Ne bakımdan?
    “Burada konu kültürsüzlüğün, makul insanları ezip geçmesi. Biri buna dur demek istiyor, ama bu size ağır geliyor.” Demişsiniz. Bunun bana ağır geldiğini nereden çıkarıyorsunuz? Niye bir kahramanın önünü kesmek isteyeyim? Böyle dayanaksız atıp tutmaları kendinize yakıştırıyorsanız devam edin. Öte yandan kim kimi eziyor? Kim kültürlü kim kültürsüz? Hep havada kalıyor sözleriniz. Örneğin nasıl bir yönetim hayal ediyorsunuz? Kimleri yönetimde görmek istiyorsunuz? Ama önce seçim sistemlerini tartışmamız gerek. Ben genelden biraz farklı düşünürüm. Örneğin herhangi bir oluşumda seçimle işbaşına gelen bir yönetici topluluğu var ise esas sorunu önce seçenlerin yetkinliğinde ararım.
    Makbuz meselesi. Ben günahsız olan ilk taşı atsın demiştim. Bugün onlarca belki yüzlerce satranç kursu düzenleyen özel ve tüzel kişilikler var. Dernekler, kulüpler, merkezler vs. Bireysel dersler veren antrenörler var. Birçoğu internet üzerinden ders veriyor. Yabancılardan internet üzerinden ders alanların da sayısı pek az değil. Bunların hepsi birbirinden fatura alıp veriyorlar bir tek SGD mi bunu yapmıyor? Öyle ise sizle beraberim.
    Sonuç: Cumhuriyet Pazar ekinde yayınlanan bir yazı üzerine bir derneğe hücuma geçtiniz. Ben de merak ettim niye diye? İlk kez bu derneğin sitesine girdim ve inceledim. Facebook sayfalarına baktım. Çoğu yazı güncel değildi. Başkan da pek sevimli şeyler yazmıyor. Sitede Feridun Öney’in adı ve yazısı gözüme çarptı. Kendisi ülkemizin güçlü satranççıları arasındadır. Malum onun da yaşı benim gibi ilerledi eski hesap gücümüzde değiliz ama bilgiler duruyor. Dernek eğitimci olarak ondan yararlanıyorsa bence bu iyi bir şey. Feridun’un antrenörlük belgesi olabilir veya olmayabilir, vizesi vardır ya da yoktur. Bu bence önemsizdir. Kendisi bilgisi ile yararlı olabilecek bir kişidir.
    Azeri ve Gürcü çalıştırıcılarla birçok yer anlaşıyor zaten. Birçoğu liglerde oynamak için geliyor sonra bir yerle anlaşıp kalıyorlar. Ankara’da da bunlardan birinin bir satranç merkezi açtığı duyumunu almıştım. Ne derece doğru araştırmadım. Bunların antrenörlük belgeleri uluslararası kuvvet derecesi puanlarıdır. Eğer bahsi geçen dernek velilere yabancı çalıştırıcı diye acemi yabancıları pazarlıyorsa velilerden fazla para alıp çalıştırıcıya az para veriyorsa ortaya koyun ben de eleştireyim. Ama vay Azeri, Gürcü çalıştırıyorlar diye ortalığı aya kaldırmaya çalışmanın yanında yer alamam.
    Otel odası ayarlama işini başkaları da yapıyor ve yapıyordu. Veliler kendi aralarında da organize oluyorlar. Benim bilgim en azından çoğunluğun hizmetleri karşılığında komisyon almadıkları yönünde. Bakın ben TSF’nin önerdiği ve aracılık ettiği oteller dışında kalmayı da uygun bulmuyorum. Eğer katılıyorsanız TSF otellerinde kalacaksınız. Niye mi? Öncelikle yarışmanın düzenlendiği oteller her şey dahil anlaşmalı ve ekstraları da var. Kalanlar biraz fazla ödeyip bunlardan yararlanıyor. Çok kalabalık olduğundan denetim de çok zor. Bu bakımdan başka otelde ucuz konaklayıp diğer otelin imkanlarından yararlanmak bana pek adil gözükmüyor. İkincisi TSF için odaların getirisi olabilir ama büyük de masraf gerektiren bir düzenleme. Dünya kadar çalışan var. Yarışma dışı etkinlikler var. Bu arada katkısı ve görevi olmayanların orada fazladan ağırlanmasına ben de karşıyım. Bu yönde yapılan eleştirilerin yanındayım.
    Son olarak bir dernek ticaret yapıyorsa iktisadı işletme kursun tamam ama neden sadece birini konu ettiniz? Benim takıldığım budur.

    Beğen

  3. Sn. Sarıca,
    Yukarıda bizlere sunduğunuz bilgilerin teyide muhtaç olduğunu düşünüyorum.
    Yanılıyorsam da lütfen bildirin.
    Aksi durumda gerçek dışı olarak da algılanmaya çok müsaittir. Kurgu ya da kumpas ile bir dernek zan altında kalabilir. En çok eleştiren bir kişi olarak bu dernekte hala saygın üyelerin ve arkadaşlarımın olduğunu biliyorum.
    Oysa gerçeklerin ortaya çıkması çok daha önemlidir!

    Bunun için bize haberi kaynağından da sunmak gerekir diye düşünüyorum. Bir veliden bahsettiniz.
    Bu velinin söylemi GM Suat ATALIK’IN ortaya koyduğu iddialarla örtüşmektedir.

    Saygılarımla.

    Beğen

  4. Eski yazılarınızı tekrar okumak istedim ama bulamadım. Lütfen daha sık yazın. Satranca dair sizin yazdıklarınızdan başka okumaya değer yazı bulamıyorum. Esen kalın.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.